14 Ağustos 2014 Perşembe

FAKİR AMA GURURLU BİR ÇİNGENE ŞEYSİ

Eteğim bitti, boyu dizin birazcık altında. Astarlı ve arkadan fermuarlı. Aslında kumaş esnekti, biraz daha daraltsaydım da yine giyip çıkarabilirdim. Ama ben etekleri hep astarlı dikiyorum ve astarım da esnemediği için fermuar takmak zorundaydım.
Gizli fermuar kullanıyorum son zamanlarda. Ama yeterince gizli olmuyor bu yüzden yüzüne de makina geçiyorum. Aslında fermuarı ütülüyorum, fermuar ayağı kullanıyorum fakat neden böyle oluyor bilemiyorum. Neyse bu durum sevgili DİKİŞDERSİ ÇİĞDEM gibi hocalar dışında fazla kimsenin dikkatini çekmez. Hatta hazır eteklerde bile bu uygulama fazlasıyla var desem... Hocam hatamı biliyorum ama elimden bu kadarı geliyor, artık notumu kırmayıver sen de :)
Arkaya bir çift agraf dikilecek. Aslında evde vardı ama bulamadım. O da tamamlanınca giyip üzerimde görüntülerim. Bu arada dikkat ettim, evde giydiğim tişörtler dışında düz renk tişörtüm kalmamış. Ne de olsa, uzun zamandır ilk defa desenli bir eteğim oldu. Şöyle şık şık, tiril tiril, renk renk düz ve kaliteli tişörtler veya trikolar bulabilmeyi umuyorum artık bu eteğin üzerine...


Eşim bu eteğin kumaşını görünce, "çingene şeysi gibi" diye aşağılamıştı. Oysa o "bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardı" repliğindeki, artık hayatı alt etmiş olan, yolunu çizmiş, başarılı bir patron! Yani artık bir Kül Kedisi değil, bir Sinderella.  

13 Ağustos 2014 Çarşamba

ÖN İZLEME

Baykumaştan neredeyse bir sene önce aldığım blok/grafik karışık desenli kumaşımı önce bir göstereyim. Çok beğendim ama bloklar büyük olunca bir türlü ne yapacağıma karar veremedim. Ara ara çıkarıp sevip okşayıp geri kaldırdım.
En sonunda ilham perim geldi. Dün gece verevden etek kesmeye karar verdim. Anlatacak fazla bir şey yok, görüldüğü gibi. Pensleri diktim, arkaya gizli fermuar taktım (Çiğdem'ciğim kızma ama gizli fermuara üstten de dikiş geçtim, yeterince gizleyemiyorum ben galiba). Sonra uyku saati geldi. Şimdi gidip dikişe oturuyorum, bitirebilirsem bir kaç saat sonra sizlere de gösteririm. Olmadı yarın, daha olmadı hafta sonu yayınlarım :)

12 Ağustos 2014 Salı

ANCAK 1 BEDEN KÜÇÜLTEBİLDİM.

Başlığı görüp kendimi 1 beden küçülttüğümü sanmayın sakın. Keşke öyle olsaydı. Ama homini gırtlak yiyerek 1 beden küçülünmüyor maalesef. Hele spor yapmıyorsanız küçük beden etekler, elbiseler, pantolonlar birer hayalden öteye gidemiyorlar.
Küçülen, geçen gün yanlışlıkla büyük dikip teyzeme hediye ettiğim ve kendime yenisini diktiğim bluzun ebatlarıdır. Aslında 1 beden daha da küçültebilirmişim ama dedim ya, tadilat işi bana göre değil. Sıkılıncaya kadar bir kaç defa giyerim. Belli bir kalıbı yok, sevdiğim bir bluzu kalıp olarak kullandım. 
Bu arada kapri pantolon da kendi imalatım. Çok rahat bir kalıp. Beli arka tarafta lastikli, pensle falan uğraşmadım. Hem dikişi hem de kullanımı süper kolay oldu. Bir kaç tane daha dikerim ben bu kalıpla artık.

Çalıştığımız oda bazen çok dağınık olabiliyor. Sürekli gelip giden paketler, kargolar falan yığılabiliyor. Bu yüzden görece olarak en derli toplu yerde çekim yaptık. Bu sırada çok eğlendik. Fotoğrafları öğle arasında Sevgili Ceren çekti. Benim moda fotoğrafçım olur kendisi:) Cep telefonuyla moda fotoğrafı çekmek konusunda çığır açmaya çalışıyoruz da...
Şu gördüğünüz iğrenç şey de tüm hastane personelinin yeni masa üstüdür. Kilit koymuşlar, değiştirilemiyor. Sevgili Kalite Birimimiz bu resmi uygun bulmuş. Bilgisayarı açar açmaz, e-sayfayı veya bir dosyayı kapatır kapatmaz, karşımıza bu göz zevkine mugayir şey çıkıyor. Biz de bu yaratığı görünce "anaaa, ellerim kirli miydi benim, gidip bir yıkayayım" diyoruz. Çok faydalı bir şey, çok! 
Elbette kişisel olarak tek tek bu birimlerde çalışanları kastetmiyorum, onlar görevlerini yapıyorlar, benim sıkıntım düzenle. Ebola gelmiş, kapıya dayanmış (12/08/2014 günü THY uçağı ile Nijerya'dan gelen bir kadın yolcu gözlem altına alınmış), istersen hijyene dikkat etme. Hijyen Hak getire insana da zaten ne yaparsan yap kafasını değiştiremezsin. Eğitim şart ama bu şekilde değil.
DİPNOT 1: Allahtan ayrı yazılması gereken "mi" yi hassasiyetle ayırmışlar.
DİPNOT 2: Hatırı sayılır uzunlukta bir boyunuz olsa bile, hatırı sayılır bir kilonuz varsa  kapri pantolonlar bacak boyunuzu kısa gösterebiliyor. 
DİPNOT 3: Zaten o kilolar olmasa, o bluz da o boyda değil, daha kısa dikilirdi her halde.
DİPNOT 4: Önümüzdeki pazartesi spor niyetine o hareketlere başlamalısın Nurten...

6 Ağustos 2014 Çarşamba

GÜNE DİKİŞ DİKMEK İÇİN BAŞLAMAMIŞTIM OYSA Kİ...

Ama bir kaç gündür keşfedip takibe aldığım, baştan sona gezerek başımı döndürdüğüm ve hırs yaptığım, haset olduğum, fesatlık geçirdiğim blogger arkadaşlar sağ olsunlar, sabah sabah kalkıp kendime bir bluz dikmeye karar vermemde çok etkili oldular (yok yok onlardan feyz aldım diyelim, özendim diyelim, öykündüm diyelim).
 Kumaş kışın baykumaştan aldığım ince bir penye, pamuklu karışımı. Tam yazlık bir şey. Aslında baykumaştan alıp diktiğim ve çok sevdiğim bir bluz renk atıp ilk yıkamada bozarınca çok kızmıştım ama bir daha denemek istedim. Bir tişörtümü üstüne koyup kesip diktim ve tatatataaaaa, yine büyük dikmişim! Hiiiç tamiratla uğraşamayacağım şekerler. Bu bluz, bu sefer teyzemin olacak mecburen. Kaçıncı büyük dikmek? Bana ders olsun, kendimi ne ebatta görüyorsam artık? Evet ufak tefek, cep boyutu bir hatun değilim ama insan kendine sürekli iki beden büyük kıyafet de diker mi ısrarla? Yoksa daha kilolu günlerime yatırım mı yapıyor bilinç altım? Neyse; bende aynı kumaştan bir parça daha var. Ondan da kendime dikerim artık, teselli ikramiyesi olarak. Teyze yeğen pişti pişti gezeriz...


3 Ağustos 2014 Pazar

VERTİGO

Takip ettiğim bir yabancı blog var: vintage everyday. Dünyanın dört bir yanından eski fotoğraflar yayınlıyor. Üstelik her gün ve bazen günde bir kaç yazı birden giriyorlar. O eski fotoğraflarda ülkelerin ve milletlerin gelişimini izlemek ilginç bir duygu. Bir kaç defa da Türkiye'den fotoğraflar yayınladılar.
Kimi zaman önemli sanatçıların hiç bilmediğimiz fotoğraflarını yayınlıyorlar. İnsanların güzellik anlayışlarının, beğeni ölçülerinin dünden bu güne nasıl değiştiğini oturduğunuz yerden, zahmetsizce görüyorsunuz. O zamanların dilberlerinin şimdi yaşasalar "geçer akçe" olamayacaklarını fark etmek çok ilginç geliyor.
       
Site bir kaç gün önce Alfred Hitchcock'un VERTİGO isimli filminin bir sahnesinin fotoğrafını yayınladı. Altına da bu fotoğrafın çekildiği anın film sahnesini koymuşlar. Merak ederseniz, linkini veriyorum. Birden bu filmi izlemek için şiddetli bir istek duydum. 

Bir kaç gündür internet bağlantımız inanılmaz kötü. Bloglarda dolaşamıyorum ya da inat edersem bağlantıyı kesip kesip yeniden bağlanmam gerekiyor. Filmi izleyebilmek bayağı zor oldu. Sonuç olarak güzel görüntüleri, eski ve tenha San Fransisko'nun inişli çıkışlı sokaklarındaki güzel evlerini, güzel, şık, bakımlı kadın ve erkekleri izlemek hoş oldu. Sizlere de internetten ne zahmetlerle bulduğum görselleri sunuyorum, kıymetinizi bilin.
Filme gelince, Alfred Usta'yı bu günün koşullarında eleştirmek hakkını kendimde bulmuyorum. Şimdi her hangi bir romantik komedide bile bu filmden daha fazla entrika, dram, gerilim, film adına ne isterseniz, o var. Ama bu filmdeki şık, ince ve nostaljik ruh yok. Sırf Kim Novak'ın tazeliği, kibarlığı, güzelliği, zerafeti için bile izlenir. Sanırım başka Alfred Hitchcock filmlerini izlemeye devam edeceğim bu aralar.