Bugün güne kar yağışıyla uyandık.
Öğleye doğru mesai arkadaşlarımızla sözleştiğimiz gibi Mihrioğlu Konağı'na kahvaltıya gittik. Bizi kahvaltıya davet eden arkadaşımız, konağın sahibi ve işletmecisi olan ailenin genç nesil çocuklarından. Kendisine yeni görevinde başarılar diliyorum ve asıl mesleğini icra edebileceği günlere ulaşmasını temenni ediyorum. Benim fotoğraflarım elbette çok basit. Bu yüzden bir de Mihrioğlu Konağı'nın kendi internet sayfasındaki fotoğrafları görmenizi istiyorum.Kim bilir belki yolunuz Afyon' düşer. Neden Türkiye'nin herhangi bir yerinde, her gün yiyebileceğiniz sıradan köfteleri, hamburgerleri, kebapları veya tostları yiyesiniz ki? Belki keşkek yersiniz, belki kahvaltı edersiniz veya bir akşam yemeğine kalırsınız, bir nefeslenirsiniz. Ama muhakkak Afyon'un ev ekmeğinin de tadına bakmalısınız.
Yukarıdaki fotoğraf Konağın çatı katı. Yerde oturmak üzere dekore edilmiş. Aslında Afyon'un eski evlerini bilen biri olarak, gerçekte, tavan arası denilen çatı katlarının böyle bir kullanımı olmadığını söylemeliyim. Şimdi bizim için konak denilen o zamanın evleri yeterince büyükmüş, fazladan bir odaya daha ihtiyaç yokmuş, çatı katı sadece bir çeşit depo olarak veya tuğla değiştirmek için evin üstüne çıkmak için kullanılırmış.
Odaların içinde bir duvarda sanırım adına çiçeklik denilen şimdiki nişler bulunuyormuş. Ayrıca odaların çoğunda gusulhane denilen dışardan dolap görüntüsündeki küçük banyolar varmış. Bu konakta da böyle bir gusülhane vardı, içinde mermer kurna ve eski musluk çok hoştu. Hala çalışan musluğuyla burayı görüntülemeyi unutmuşum.
Aşağıdaki fotoğraflarda keçeden yapılma, işlemeli bir seccade görüyorsunuz.
Eskiden haşhaş marketten alınmazdı. Hatta Afyon'da market bile yoktu benim çocukluğumda ya neyse:) İşte o zamanlar çiğ haşhaş tohumları bir kullanımlık olmak üzere, tepside, kısık ateşte karıştırıla karıştırıla kavrulur, derli toplu bir şekilde haşhaş taşının üstüne dökülür, haşhaş taşının eliyle ileri geri gidip gelinerek ezilirdi. Bu işleme haşhaş sürtmek denirdi. Babaannemin sürttüğü haşhaşların tadı hala damağımda.
Bu iki fotoğrafta daha koyu renkli olan büyük parça haşhaş taşı, küçüğü de eli. Çıkıntılı kısımlar elle kavramak için kullanılan yerlerdir.
Aşağıdaki fotoğraf evin bodrumu. Son derece serindi. Zaten eskiden de bu mahzenler yazlıkları kışlıkları soğukta muhafaza etmek için kullanılırmış. Şimdi gençler doğumgünü partileri falan düzenliyorlarmış.
Aşağıdaki fotoğraf kötünün de kötüsü çıkmış ama yeşil leğenin altında kocaman bir çamaşır taşı var. Eskiden otomatik çamaşır makinaları yoktu ne de olsa:))
Avizelerin güzelliği pek belli olmuyor. Bunların bir benzeri annemin çeyizinde vardı, çocukluğumdan hatırlıyorum. Keşke sahip olabilseydik. Evimin bir odasında kullanmayı isterdim.
Üstte gramafon, altta radyo. Sanırım hala çalışıyormuş.
Dedelerin sarığı, yan tarafta da keçe sapkalar... Arkadaşların küçük çocukları birer giyip çıkardılar.
Keşke duvardaki bu güzel aynayı kendiniz görebilseydiniz.
Üst kattan inerken erkeklerle hanımlar karşılıklı ama farklı merdivenlerden inerlermiş. Haremlik-selamlık yani.
Otantik atmosferde yediğimiz güncel kahvaltımız da aşağıda. Keşkek istedik ama yokmuş. Ev ekmeği süperdi. Kızartılmış geldi. Afyon kaymağı ve bal da mükemmeldi. Zeytin peynir kaliteli, çay sınırsızdı. Karlı bir kış günü daha başka ne istenir ki?
Aşağıdaki fotoğraf Konağın kendi sitesinden alıntıdır. Aslında bu eski mahallelerde o kadar çok ve güzel ev var ki. Bir gün de sizler için dış mekanları görüntülemek için gideyim bari. Hem de epeydir görmediğim bu eski mahalleleri canlı canlı izlemenin keyfini çıkarayım.