12 Temmuz 2012 Perşembe

BU BİR ÖZÜR YAZISIDIR


Günlerdir hepinizin bloglarına girip çıkıyorum, bazan mesaj bırakıyorum, yorum yapıyorum, bazan hırsız kediler gibi usulcacık girip çaktırmadan çıkıyorum. Kendi bloğuma hayrım dokunmuyor. Az önce baktım da "onu yedim", "şunu gördüm", "bunu düşündüm", "falancayı beğendim", "filancayı sevmedim" diye post girebileceğim on yüz milyon kırk tane fotoğrafım var. Neden yazmıyorsam artık
.
           

Ama bir ucundan da başlamak lazım değil mi?

           

Bu güller hastanemizin bahçesinden. Hattabahçeden de değil, bahçenin bitişiğindeki araziden. Evet kelime tam manasıyla arazi. Bakanı çekeni yok. Vaktiyle şantiye binası dibine dikilmiş galiba gül. E hastane inşaatı sanırım 4-5 yıllık bir hikaye. Bu arada epeydir ne sulayanı var, ne gübre dökeni. Allah bakıyor bu güllere. Bizim bahçedeki GÜYA yediveren gülleri hepsi toplamda yedi tane gül verip yüzümüzü güldürmedi daha. Çok kızgınım, çok. Ama domateslerden ümitliyim. Bir dahaki sefere onları görüntüleyeceğim sizler için (niye sizler içinse, sanki benim müstakbel domateslerimden siz salça yapacaksınız).

         

Fotoğrafların çekildiği günlerde hava daha iyice ısınmamıştı, hafif de bir yağmur çiselemişti.

         

Gelelim yazının başlığına: Bu güller sizler için sevgili blog arkadaşlarım. Umarım daha sık yazı girer, hatta yeni paylaşımlarda bulunurum. Yeni sürprizlerim olacak gibi. Tabi üzerimdeki tembel örtüyü silkeleyip atabilirsem.

         

        

4 yorum:

  1. anneannem gül reçeli yapardı ne hoş olurdu yemeye doyamazdım :)

    YanıtlaSil
  2. Eveeeeet. Benim dedem de hep gül reçeli yaptırırdı, Allah rahmet eylesin hepsine.

    YanıtlaSil
  3. Ben görmeyi ve koklamayı tercih edenlerdenim. Oldum olası reçel sevmem bir tek Boludağlarından gelen dağ çileği reçeli olursa hayır demem.
    Sürprizlerini merakla bekliyoruz:))

    YanıtlaSil