29 Aralık 2010 Çarşamba

KİTAPLAR - HANIMIN ÇİFTLİĞİ

Hanımın Çiftliği dizisi başladığında mest olmuştum. Konu, mekanlar, arabalar, atmosfer, oyunculuklar, kıyafetler çok hoştu. En çok da döneme ait eşyaların titizlikle bulunup kullanılması, yer karolarından manav tezgahına, çarşıdan hastane odasına, bisikletlerden berber dükkanına, o zamanlar için "harikulade" olan radyodan ip fileye, her şey nakış işler gibi detay detay işlenmişti. Hemen internetten Hanımın Çiftliği romanının 3 kitabını getirttim. Orhan Kemal o kadar rahat yazmış ki, bir çırpıda okundu bitti 3 cilt. Ancak tv dizisiyle bir yerden sonra yolları ayrılıyor. Diziyi bu sezon izlemedim. Uzadığı zaman sıkılıyorum galiba.





İlk 2 cilt birbirinin devamı. Üçüncüsü ilk ikisiyle bağlantılı fakat çiftliktekilerin dışında, farklı kişilerin hayat hikayesini anlatıyor.



Üçüncü cildi okurken ç ok tanıdık geldi senaryo. Gözümün önüne, kadın karakter olarak Türkan Şoray veya Fatma Girik, erkek karakter olarak da Tarık Akan veya Kadir İnanır geldi durdu. Yanılmamışım. Nette kısa bir araştırma yaptım. Benim izlediğim film sanırım Fatma Girik - Tarık Akan versiyonuymuş. Ama kim bilir 10 sene önce mi izledim, 20 sene mi bilmiyorum. Kişiler flu, senaryo %80 sağlam hatırımda kalmış.

Roman 1962'de Ömer Lütfi Akad tarafından "Üç Tekerli Bisiklet" adı ile sinema filmi olarak çekimlere başlanmış. Ancak film, 1965'te Memduh Ün tarafından tamamlanmış. Senaryosunu Vedat Türkali yazmış, Ayhan Işık ve Sezer Sezin oynamış.

Film ikinci defa yine Memduh Ün tarafından 1982'de tekrar çekilmiş. Bu sefer Fatma Girik ve Tarık Akan oynamış. Ben de sanırım bu çekimi hatırlıyorum.

Üçüncü çekimi ise kitabı okurken ben yaptım. Kendi oyuncularımı yerleştirdim. Kendi mekanlarımı yaptım. Kendi zihnimde kendim çektim, kendim beğendim. Zaten Orhan Kemal üstad o kadar güzel yazıyorki, detay detay görüyorsunuz her şeyi.




28 Aralık 2010 Salı

YATAK ÖRTÜSÜ (7. AY)

Kırkyamaya heves edenler, 7 ay dedim diye gözünüz korkmasın. Her gün yapmadım. Çünkü bütün gün işte fazlasıyla yoğun bir tempoda çalışıyorum. Akşamları canım isterse kırkyama yaptım. Ayrıca, başlarda iğneyle parmaklarımı delik deşik ettim. Zorunlu ara verişler oldu. En son bayramda bitirmeyi düşünüyordum, başka planlar çıktı. Şimdi ne bekliyor derseniz, altıgenlerin kalıbı bitti. Kağıt kalıplar kesilecek. Bakın dolduruşa geldim. Şimdi bu yazıdan sonra gidip keseyim bari:))


27 Aralık 2010 Pazartesi

ŞAPKALI SUİ'NİN HAZIRLANMASI

Pano bebekler için "at kafadan" yöntemiyle birkaç çizim yaptım. Deneme yanılma yöntemi yani. Yanılmadığım bir çizimi kalıba dönüştürdüm. O kadar iptidai bir çalışma yaptım ki, kalıp olarak oğlumun atık çalışma sayfalarını kullandım. Kalıp görüntüsü, sanki teknik çizim falan yapılmış gibi duruyor:) Sonra farklı renkler olmasını istediğim yerlerden kalıbı parçalara ayırdım. Kol için ayrıca kalıp çıkardım. Kumaş kenarları klıptan biraz daha fazla. İçe kıvırarak gizli dikişle pano kumaşına monte ettim. Aslında kumaş atmayan cins olsa, direkt dikiş paysız kesip montelemek de mümkün olurdu.




26 Aralık 2010 Pazar

ASABİYİM BEN, MAZERETİM DE VAR

Asabiyim evet. Mazeretim de var evet. Şu blogspotun resim ekleme ve yazıyı o resimlerin arasına yerleştirme işini bir türlü sıkıntısız yapamıyorum.
Yazının en son şeklini kafanızda tasarlamış olacaksınız, resimleri bu sıranın sonundan başına doğru ekleyeceksiniz. Aralara da yazıları serpiştirip, en son olarak yazı tipini, boyutunu ve rengini tek tek sabitleyeceksiniz. Bu arada yazıları veya resimleri yanlış konumlandırdınızsa, HTML'den yazıda neyse ama resimde hissi kablel vuku tekniğiyle resminizi kes yapıştır yapıp uygun yere getireceksiniz. Oluştur dediğinizde veya HTML'den oluşturulmuş bir yazıyı yayına verince virüs olarak algılanan kendi yazınız için "üleyn hangi ara virüs soktuk bu yazıya" diye hayıflanacaksınız.
Arkadaş ben plansız ve programsız insanım. Bunların hepsini nasıl becereyim ki, hatasız? Daha kolay yolunu bulup da söylemeyenin var yaaa:(((
Anlayacağınız az önce cillop gibi bir yazı resimleriyle beraber uçtuuu, gittiiiii.

KIRKYAMADAN NE OLMAZ Kİ?

Kırkyama yatak örtüme hızla başladım, bir hız ilerlettim. Epeydir de kaçan ilham perilerimin geri dönüşünü bekliyorum ki, aynı hızla bitireyim.

Bu arada bazan boş durdum, bazan birşeyler ürettim. En son olarak en çok sevdiğim şeylerden yaptım: Çabuk başlayan, çabuk biten şeyler:) Arkadaşlarımın çocuklarına ve canımın içisi yeğenim Gülce'me duvar panosu. Tabi kırkyama. Kimine doğumgünü hediyesi, kimine yeniyıl hediyesi. Güle güle kullansınlar. İlki doğum günü hediyesi olarak verildi ve fotoğraflanması unutuldu. Aşağıdaki iki tanesi Gülce ve Doğa'ya ait. Kırkyamacılar bu modelin Şapkalı Sui diye anıldığını bilirler. Şapkalı Sui'den bir tane daha yapıyorum. Bir de Kayıp Balık Nemo var sırada. Balık serisi hoşuma giderse yenileri gelebilir.